Çocukluk Deneyimler Yetişkinlik İlişkilerini Nasıl Etkiler?

Giriş

İnsanın ilişkilerdeki davranışlarını yalnızca bugünkü seçimleri belirlemez. Çocukluk yıllarında kurduğumuz bağlar, duyduğumuz sözler, hissettiğimiz güven ya da güvensizlik, yetişkinlikte kurduğumuz ilişkilerin görünmez mimarlarıdır. Bir danışanın dediği gibi: “Bazen partnerime değil, çocukluğumdaki yaralı yanımla konuşuyor gibi hissediyorum.”

Psikoloji bilimi bize gösteriyor ki, çocuklukta yaşanan deneyimler yalnızca birer hatıra değildir; zihnimizin derinliklerinde işlenir ve yetişkinlikte ilişkilerimizi şekillendiren kalıplara dönüşür.

Vaka Örneği: Elif ve Murat

Elif ve Murat, ilişkilerinde sürekli tekrar eden bir döngüyle terapiye başvurur. Elif, Murat’ın mesajlarına hemen yanıt vermemesine yoğun tepki verir; Murat ise bu tepkilerden kaçar, sessizleşir.

Terapide ortaya çıkar ki Elif’in çocukluğu, duygusal olarak tutarsız bir ebeveynle geçmiştir. İlgiyi bazen yoğun, bazen de eksik almıştır. Bu nedenle terk edilme korkusu bugün partneriyle ilişkisine taşınmıştır.

Murat ise çocukken duygularını ifade ettiğinde “abartma” denilerek susturulmuş, ihtiyaçlarını geri çekmek zorunda kalmıştır. Bugün Elif’in yoğun duygularıyla karşılaştığında kendi eski çaresizliğini hatırlamakta ve geri çekilmektedir.

İkilinin çatışması aslında onların kendi çocukluk hikâyelerinin buluştuğu noktadır. Terapide bu kalıpları fark etmek, ilişkide yeni bir yol açar.

Bağlanma Kuramı: İlk İlişkilerden Öğrendiklerimiz

John Bowlby’nin bağlanma kuramı, bu konuda en güçlü bilimsel çerçevelerden birini sunar. Çocuğun bakım verenleriyle kurduğu ilişki, ona “dünya güvenli mi, insanlar ulaşılabilir mi?” sorularının cevabını verir.

  • Güvenli bağlanma: Çocuğun ihtiyaçlarına duyarlı bir şekilde yanıt verilmişse, yetişkinlikte de partnerine güven duyan, yakınlık kurabilen bireyler ortaya çıkar.

  • Kaygılı bağlanma: İhtiyaçlar tutarsız biçimde karşılandıysa, yetişkinlikte ilişkilerde “terk edilme korkusu”, yoğun kıskançlık ya da sürekli onay arayışı görülebilir.

  • Kaçıngan bağlanma: Duygusal ihtiyaçlar sıklıkla reddedildiyse, kişi yakın ilişkilerden uzak durmaya, duygularını bastırmaya yönelebilir.

  • Dağınık/düzensiz bağlanma: Şiddet, travma ya da ihmal yaşanmışsa, ilişkilerde yoğun çatışmalar, iniş çıkışlar ve güven sorunları sık gözlemlenir.

Çocuklukta Öğrenilen İlişki Dilleri

Yalnızca bağlanma değil, evde gördüğümüz iletişim biçimleri de yetişkin ilişkilerimize taşınır.

  • Ebeveynler arası çatışma gören bir çocuk, ileride tartışmadan kaçınabilir ya da küçük sorunları büyük krizlere dönüştürebilir.

  • Duyguların bastırıldığı bir evde büyüyen kişi, yetişkinliğinde duygularını ifade etmekte zorlanabilir.

  • Koşullu sevgi yaşayan çocuk, “yanlış yaparsam sevilmem” inancını partnerine de taşır.

Virginia Satir’in aile terapisi yaklaşımı bu noktada önemlidir: aile, bireyin kendilik değerini inşa ettiği ilk sosyal sistemdir. Eğer çocuklukta değer görmekte zorlanmışsak, yetişkinlikte de ilişkilerde “yeterli miyim?” sorusu sık sık gündeme gelebilir.

Bilimsel Bulgular

  • Harvard Üniversitesi’nin uzunlamasına araştırmaları (Harvard Study of Adult Development), erken çocukluk ilişkilerinin yetişkinlikte yakınlık kurma ve evlilik doyumunu güçlü biçimde öngördüğünü ortaya koymuştur.

  • Mikulincer & Shaver (2016), bağlanma örüntülerinin romantik ilişkilerde çatışma çözümü, empati ve destek verme biçimlerini belirlediğini göstermektedir.

  • APA (American Psychological Association, 2022), çocukluk travmalarının ileriki yaşlarda depresyon, kaygı ve ilişki sorunlarıyla güçlü şekilde bağlantılı olduğunu rapor etmektedir.

İlişkilerde Tekrar Eden Kalıplar

Çocukluk deneyimleri, farkında olmadan tekrar eden senaryolara dönüşebilir.

  • Çocukken görmezden gelinen biri, yetişkinlikte değersiz hissettiği ilişkilerde kalmaya devam edebilir.

  • Ailesinde bağırış çağırış içinde büyüyen biri, sessizliği tehdit olarak algılayabilir.

  • Her şeye “katlanmak” öğretilmiş biri, kendi sınırlarını çizemeyebilir.

Bu kalıplar fark edilmediğinde, kişi sık sık “aynı hikâyeyi farklı kişilerle” yaşar.

Terapide Çocukluğun İzleriyle Çalışmak

İyi haber şu ki, çocukluk deneyimleri kader değildir. Psikoterapi, kişinin farkında olmadığı kalıpları görmesini, onlarla yeni yollar geliştirmesini mümkün kılar.

  • Bağlanma temelli terapi güvenli ilişki deneyimi kazandırır.

  • Çift terapisi, partnerlerin geçmişten getirdikleri yaraları birlikte görmelerine yardımcı olur.

  • EMDR gibi travma terapileri, çocuklukta donup kalmış anıların bugünkü etkisini dönüştürür.

Elif ve Murat örneğinde olduğu gibi, ilişkiyi onarmak bazen yalnızca bugünü değil, geçmişi de görmeyi gerektirir.

Sonuç

Çocuklukta öğrendiklerimiz, çoğu zaman yetişkin ilişkilerimizin görünmez pusulası olur. Ama bu pusula değiştirilebilir. Geçmişin yaraları fark edildiğinde, ilişkilerde daha güvenli, daha dengeli ve daha sevgi dolu bir bağ kurulabilir.

Bakış Eğitim ve Danışmanlık Merkezi olarak biz, danışanlarımızın geçmişten gelen yüklerini fark etmelerine, bugünde daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına ve geleceğe güvenle bakmalarına eşlik ediyoruz.

Kaynakça

  • Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development.

  • Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2016). Attachment in Adulthood: Structure, Dynamics, and Change. Guilford Press.

  • Harvard Study of Adult Development. (2023). The longest study on adult life. Harvard Gazette

  • American Psychological Association (2022). Childhood adversity and adult relationships. APA

  • Satir, V. (1988). The New Peoplemaking. Science and Behavior Books.

Previous
Previous

Duygu Regülasyonu Nedir?

Next
Next

Blog Post Title Three